Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Öne Çıkan Yayın

İzmir Halleri-1

İzmir hallerinden bir gündü. Sonbaharın ıslak serinliğinin yeni başladığı günlerden biri olmalıydı. Basmahane tren garından başlayıp, Çankaya'dan dolanıp Sevgi Yolu'ndan Kıbrıs şehitlerine bağlandığım yolun sonu illaki Alsancak tren garının yaşlı çay ocağında çaylanıp durağa yollanmakla sonlanmıştı. Eskiden Ahmet'le buluşurduk tren garlarının çay ocaklarında. O okuldan yeni atılmış bir sinemacıydı. Sevdiği kıza mektuplar yazıp dershanenin kantininde onu bekleyen biri. Sonra sevgili oldular, Ahmet onu sinemaya davet etmek istiyor ama parası yok, öğretmenlerden gidip para toplardı. Sinemaya sevgili davet etme parası. Ben çay ısmarlardım sadece ve kelimelerin inanılmaz gücünden söz ederdik. Güzel Sanatlar Fakültesine gidip dramaturji sınavları hakkında bilgi almıştık bir zaman. O sınava girdi ve kazandı ama ne yazık ki okuyamadı. Ben ise sınavlara girecek cesareti bulamadım kendimde. Çünkü hayata bağlandığım, benim olan tek nokta yazmaktı. Bu riske atabileceğim ya da bir sı
En son yayınlar

Fatoşun Dünyası

Edebiyatla oluşur. Okuduğu romanlarıyla büyümüş biri. Telefonu açtığında bilirse arayan dosttur, şiirle selamlayı seven yalnız düşler düşkünü.  Kelimelerin büyüsünde dolaşır evreni. Söyleyecek derdi çok, anlatacak hikayesi çok, gördüğünü bildiğini toparlayıp sıra sıra dizecek dünyanın seyir defterine.  Hoş geldiniz Fatoş'un dünyasına.

Mavi-Eflatun-3

Tek düze bir ritim. Mavi dalgın, eflatun beklemekte. Dalgaların sesi yavaştan hızlıya yavaşa Mavinin uyanışına, Eflatunun bekleyişine eşlik eder.            Mavi:  Kabaran denizlerin üstündeki köpükler tek tek yok oluyor.              Köpüklerin ardından saydam bir mavi;              Parıldıyor, ışık dibe iniyor;              Oynaşan balıkların yanına kadar çekiyor insanı.              Işık hızlandırıyor yolculuğu.              Dört bir yanın, üstün, altın Mavi.              Gözlerin uzakları aradığında              Bakışların sisler arasında kayboluyor.                 Ufuk çizgisinde mavinin beyaza yakın rengi.              Sınırsızın içinde insan, bir nokta,( küçük bir karınca gibi)              Zavallı ve çaresiz hissediyor kendini. Eflatun:               Mavi’nin kıyısındayım şimdi.               Biliyorum canlanacak renklerim.               Eskisi gibi tüm gözlerin perdelerindeki,               Buğulu düşler canlanacak.               Sevgil

Mavi-Eflatun-2

  İnceden bir müzik. Derinlerden sızan tiz bir çığlık gibi. Zirve noktasında sarsacak her bir kişiyi. Ağır ağır dinecek yine müzik. Sahnenin başından itibaren Mavi Ve Eflatun yüzlerini birbirlerine dönmezler. Aynı sahnenin üzerinde sırtları birbirlerine dönük kendi dünyalarının maceralarını anlatmaktadırlar. Geçişlerde yapılan danslarda sırtları birbirine dönük olmaları mekan vurgusunu artıracaktır. Mavinin kulağındaki bir sestir Eflatun, Eflatunun peşinde olduğu bir damla ışığın adı da Mavi. Mavi: Dünya ötesinde dünyalar,           Seni çağırmaya başladığında,           Geceleri, sularda denizkızlarının saçlarının dalgaları oynaşırmış.           Yaşlı denizci, kendisinden yaşlı türküsünü söylerken,           Kara suların büyülü ışıklarının oyunlarını seyrederdik.           Çocukluğumuzun sarhoş yelkenleri yalpalanırdı,           O ışık denizinin her bir demetinde.           Yaşlı denizciler türkülerine devam eder ve biz           Düşlerimizi yüzdürürdük, yakamo

MAVİ VE EFLATUN

AYNA*3*: Zamanın hız kazandığı, karıştığı çağlar...:Mavi ve Eflatun Keşifler çağı sonrasında yeni buluşan kültürler, birbirleriyle etkileşen dünyaların dışındaki okyanuslar ötesi dünyaların buluşmasını konu alan bir öykü. Yüzyılların biriktirdiği acılar, savaşlar, hastalıklar, kıyımların ve bilginin önlenemez aktarımı ve gelişiminin çocuklarına seyr-ü seferlerin yolları bir bir açılacaktı. Bunlardan başka insanoğlunun ufuklarında şavkımaya başlayan çekici rüyaların cazibesi, umutları, düşleri güneşin doğduğu yöndeki limanlara doğru yolculuğunda cesaretlerinin yelkenlerini şişiriyordu. İşte bu zamanların ruhunu anlamaya çalışan bir öykü, Mavi ile Eflatunun öyküsü.                                    MAVİ VE EFLATUN Mavi:            Derinlerden uğul uğul gelen ses,             Adımı sayıklıyor.            Okyanusun ortasında,            Kulağımda alışılmadık bir çığlık.            Kızıla boyanmış bulutların arasından,            Kalbime üflenen soluk bi

Ateş Bey-2

               Biz sıyrıldık lanetlerin kara oyunlarından                Koca ay kadının davulunun gümbürtüsüyle.                Bir seher ile selim arasındaki zaman aktı bizim için.                Sabaha açılan kapılardan akşamın kapılarına doğru bir yolculuk,                Zamanımızın son ışıkları renklerini yitirmek üzere,                Biz göğe doğru son yolculuğumuzun eşiğinde                   Son şarkımızı söylemekteyiz.                Ağulu göz yaşlarının aktığı her bir nehirden payımıza düşeni yüklendik.                Gidiyoruz arınmaya ve sonsuzluğa doğru.                Kapımızı çalan acı dolu her haykırışta                Bu koca oğlun ve kızın göğe doğru bir yolculuğa çıkmışlardı.                Umut aramaya, hem tüm yitirilenler adına                Hem gelecek günlerin neşeli çocukları adına.                Umutlar indirdik gökyüzünden                     Ağlayan çocukların gözlerine.                Uslanmaz oğulların kıyamın ve

Koca Ateş Bey-1

Âdem:              Ah oğullarım, kızlarım           Sizler dünyanın efendileri           Yolların üzerindeki tüm ayrık otlarının zehirlerinin tatlarına bakanlar           Ne desem size bilmiyorum ki           Evlatlarım Avuçlarınızın içinde           Küçük  küçücük bir kuş pır pır etmekte           Onun kanatları altında bir hazine,           Hazinenin içinde küçük bir tohum           Tohumun içinde ufuklarınızı aydınlatacak ışık saklı.           Tüm lanetlere karşı           Parlasın ışığınız.           Sizin neşeli kızlarınız ve oğlanlarınız           Tüm ağaçların altında dans edip dursun.           Sesleri yankılasın göklerde ve hayat bulsun           Tüm evren ve adamlar.                                                                   Koca Ateş Bey:                          Koca kadın ölecekmiş,                          Son dansını edip kayın ağaçlarının ardındaki tepeye gidecekmiş.                          Güneşin ışıklarından

Koca Ay Kadın-Af

               Gözleri bir tek kendi yüzlerine dönmüş olan nesiller,                Ağır ağır yalnızlıklarının kucağında, solup gideceklerdi.                Tüm ağulu gözyaşlarının bedelini ödeyecek olanlar                En büyük savaşın mağlup çocukları,                Benlerindeki âdemle kavga edeceklerdi.                          Yaşamlarını ölümün soğuk ve soluk yüzünün eşliğinde sürdüreceklerdi.                Tüm lanetlerin meydanında yaşarken öleceklerdi.                Asırlar sonrasının kaybetmiş oğulları,                Anlamsız bir dünya içinde kaybolmuş olanlar,                Yollarını bulmak için yine bizim zamanlarımıza,                Büyük büyük dedelerinin hikâyelerine geri döneceklerdi.                   Ah, uzun yolların başında ve sonunda olan,                Zamanın başlangıcındaki masum pınarların sularında arındır, bu koca kızını.                Tüm zamanların içinde adı dillenen,                Her bir yolun üstünde olmuşu olacağı