Ana içeriğe atla

Mavi-Eflatun-3

Tek düze bir ritim. Mavi dalgın, eflatun beklemekte. Dalgaların sesi yavaştan hızlıya yavaşa Mavinin uyanışına, Eflatunun bekleyişine eşlik eder.
        
  Mavi:  Kabaran denizlerin üstündeki köpükler tek tek yok oluyor.
             Köpüklerin ardından saydam bir mavi;
             Parıldıyor, ışık dibe iniyor;
             Oynaşan balıkların yanına kadar çekiyor insanı.
             Işık hızlandırıyor yolculuğu.
             Dört bir yanın, üstün, altın Mavi.
             Gözlerin uzakları aradığında
             Bakışların sisler arasında kayboluyor.   
             Ufuk çizgisinde mavinin beyaza yakın rengi.
             Sınırsızın içinde insan, bir nokta,( küçük bir karınca gibi)
             Zavallı ve çaresiz hissediyor kendini.

Eflatun:
              Mavi’nin kıyısındayım şimdi.
              Biliyorum canlanacak renklerim.
              Eskisi gibi tüm gözlerin perdelerindeki,
              Buğulu düşler canlanacak.
              Sevgilimin baktığı gözler canlanacak yeniden,
              Çocuklarımın kokusu dolacak buram buram her bir bahçenin
               Taze çiçeklerinin al yapraklarına.

Tek düze dalga ritimleri devam etmektedir. Dalga seslerinin başlangıcında Mavi ve Eflatunun sırt sırta sahnenin ortasındadırlar. Dalgalar devam ettikçe ve replik sıraları geldiğinde hareketlenirler sahnenin iki ucuna doğru ilerler.

Mavi:
          Engin,
          Uçsuz bucaksız,
          Sonsuz boşluğun ortasında bir nokta.
          Noktanın içindeki sınırsız dünyalardan,
          Sayısız resimler geçmekte.
          Âdemoğlu,
          O derinliğin ve enginliğin içinde olan,
          Anlamakta var olanı ve kendini tüm çizgilerde.
          Bir gözün gördüğü derya içinde yeniden biçim bulmakta her bir var olan.
         Âdemoğlu çoğalmakta anladığı her bir var olanla birlikte.
         Düşlerinde ayrı bir yol sürmekte,
         Mavi o yolculuğun içinde bir adım.
         Eflatun düşlerimin beni çağıran sesi,
         Bir haykırış okyanusta yankılanan.
         Fırtınaların kulağıma fısıldadığı,
         Derinlerden süzülen bir nefes Mavi.
        
Eflatun:
              Kanatlarını açmış ufka doğru süzülen kuşlar,
              Benim için yeni umutların şafaklarına uçmaktalar.
             Engin suların sadık bekçileri,
             Küçük ağızlarıyla ışıklar arasından taze düşler taşıyorlar bana.
             Mademki soluğum tükenmedi daha,
             İlla ki önümde gitmek için bir yol uzanacak.
             İşte o yolları açacak olan anahtar,
             Eflatun düşlerimin arasına sızacak olan ışık,
             Doğacak olan günün sonrasında ufukta belirecek.
             Yakında dağılacak kara bulutların üzerimdeki saltanatı.
             Kuru dallarımdan taze filizler uzanacak gökyüzüne doğru.   
             Bitmeyen şarkıların hüznü ve neşesi yeniden çınlamaya başlayacak kulaklarımda.
             Yeşil tepelerimizin üstünde yine eflatun bulutlarımız süzülecek.
             Ufukta köpükler kaynaşmaya başladığında
             Gün doğacak yeniden
             Maviyle birlikte gelen ışık doğuracak güneşlerimi.
             


 Mavi:
           Zavallı ve çaresiz olanın umutları
           Dağlara yükseliyor, okyanusları aşıyor.
           Sınırsız içindeki küçük noktanın devasa gücü
           Hiç bir engel tanımıyor.
           Kendi küçüklüğü umurunda bile değil.
          Anlamanın mucizevî gerçekliğinin çıplaklılığı altında
          Derinlerden süzülen kaynağın beslediği ışık,
          Zavallı insanın kavramaya çalıştığı anlam denizinde
          Seni bekleyenlerin hatırına,
          Doğsun artık tüm billur ışıkların
          Köpürsün yeniden denizler,
          Albatroslar karşılasın
          Şenlikli yolculuğumun nadide kıyılarında beni
          Bulutlar arasında kalan düşler canlansın
          Eflatunun ipeksi dokunuşları dolaşsın saçlarımın üstünde.
          Zengin düşlerimizle kavuşma zamanı yaklaşıyor.
          Eflatun zamanların doğacağı günlerin kıyısına doğru yaklaşmaktayız şimdi.
          Yorgun gözlerim ufuktaki kamaşmayla açılacak.
          Doğan günün eşiğindeki renk cümbüşü
          Bambaşka hayatlar bahşedecek bize.
          Geliyorum kıyıda gözlerini ufka dikmiş düş kadın.
          Sesini duyan adam gözlerine doğru yol almakta.
Eflatun:
            Umutları tükendiği zaman
            İnsanoğlunun soluğu kesilirmiş.
            Yitirilen tüm sevdaların ardında kalanlar,
            Önce umutlarını yükleyebilecekleri limanlara doğru göç ederlermiş.
            İşte bu limanlara taşıyan her adımları onlara can katarmış.
            Canıma can, soluğuma umut katan bir limandayım uzun zamandır.
            Acılarımı ve nefretlerimi kustum tüm zamanların lanet türkülerine.
            Şimdi temiz, taze bir solukla
            Yeni doğmuş bir düş gibi kucaklayacağım güneşlerimi.
            Açılan yeni kapılardan süzülen ışığım,
            Senin yolunun üzerine dikilmiş gözlerim.
            Ufukta belirdiğinde gölgen şenlikler başlayacak yeniden içimde.
            Bayramların ocaklarında pişecek yeni umutlarımız.
            Gelecek olan ışık yüklü gemilerin ak yelkenleri altındaki Mavi,
            Seni bekleyenlerin hatırına,
            Köpürsün artık ufuklar,
            Sisler arasından doğacak olanı karşılayacak düşler canlansın.
            Eflatun adımın zamanları dillensin tüm göçlerde.                  
            Düşlerin gerçeğe doğru açılan her yelkeninde           
            Sevda üzere çarpan yüreklerin
            Ufkunda şavkıyan umutlara giden yol,
            İşte şu kadarcık uzakta
            Bir adım, bir adım daha!

              KARA GÖRÜNDÜ!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Sahnenin iki ucunda olan Mavi ve Eflatun yüzlerini birbirlerine dönerler. Ellerini gözlerine siper ederek birbirlerine bakarlar. Işıklar ağır ağır kararır. Onlar sahnenin ortasında buluştuklarında
ortalık aydınlar. Kulakların içindeki seslerin gözlerinin buluşmasıyla bu bölüm sonlanır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İzmir Halleri-1

İzmir hallerinden bir gündü. Sonbaharın ıslak serinliğinin yeni başladığı günlerden biri olmalıydı. Basmahane tren garından başlayıp, Çankaya'dan dolanıp Sevgi Yolu'ndan Kıbrıs şehitlerine bağlandığım yolun sonu illaki Alsancak tren garının yaşlı çay ocağında çaylanıp durağa yollanmakla sonlanmıştı. Eskiden Ahmet'le buluşurduk tren garlarının çay ocaklarında. O okuldan yeni atılmış bir sinemacıydı. Sevdiği kıza mektuplar yazıp dershanenin kantininde onu bekleyen biri. Sonra sevgili oldular, Ahmet onu sinemaya davet etmek istiyor ama parası yok, öğretmenlerden gidip para toplardı. Sinemaya sevgili davet etme parası. Ben çay ısmarlardım sadece ve kelimelerin inanılmaz gücünden söz ederdik. Güzel Sanatlar Fakültesine gidip dramaturji sınavları hakkında bilgi almıştık bir zaman. O sınava girdi ve kazandı ama ne yazık ki okuyamadı. Ben ise sınavlara girecek cesareti bulamadım kendimde. Çünkü hayata bağlandığım, benim olan tek nokta yazmaktı. Bu riske atabileceğim ya da bir sı

Mavi-Eflatun-2

  İnceden bir müzik. Derinlerden sızan tiz bir çığlık gibi. Zirve noktasında sarsacak her bir kişiyi. Ağır ağır dinecek yine müzik. Sahnenin başından itibaren Mavi Ve Eflatun yüzlerini birbirlerine dönmezler. Aynı sahnenin üzerinde sırtları birbirlerine dönük kendi dünyalarının maceralarını anlatmaktadırlar. Geçişlerde yapılan danslarda sırtları birbirine dönük olmaları mekan vurgusunu artıracaktır. Mavinin kulağındaki bir sestir Eflatun, Eflatunun peşinde olduğu bir damla ışığın adı da Mavi. Mavi: Dünya ötesinde dünyalar,           Seni çağırmaya başladığında,           Geceleri, sularda denizkızlarının saçlarının dalgaları oynaşırmış.           Yaşlı denizci, kendisinden yaşlı türküsünü söylerken,           Kara suların büyülü ışıklarının oyunlarını seyrederdik.           Çocukluğumuzun sarhoş yelkenleri yalpalanırdı,           O ışık denizinin her bir demetinde.           Yaşlı denizciler türkülerine devam eder ve biz           Düşlerimizi yüzdürürdük, yakamo

Koca Ay Kadın

Zamanlar Arasında -   Ayna-1 1-Zamanın başlarından : KOCA AY KADIN İLE KOCA ATEŞ BEY  İki yaşlı büyücü. Koca AY Kadın ile göklerin dilinden en iyi anlayan Koca Ateş Beyin törenleriyle açılır perde. Saçları dağınık, kıyafetleri eski ve üstlerinde pek çok kutsal takılar vardır. Çeşitli nesnelerden oluşan kolyeler, süpürge sapı, mısır püskülünden yapılmış başlıklarında renkli bez parçaları ya da hayvan tüyleri de vardır. Sahneye davullarıyla çıkarlar. Uyumsuz ritimleriyle ortalığı inletirler. Bir süre sonra davullar susar ve önce Ay kadının sonra Ateş beyin sayıklamaları duyulur. Önce anlaşılmaz sesler ardından sakince süren anlatılar ve sayıklamaların sonunda haykırışlar, titremelerle devam eder. Nöbet sırasında titremeler başladığında diğer eş davulunu çalmaya koyulur. Bu bölümdeki sayıklamalar zamanlar üstü bir dilimde anlatılıyormuş gibidir. Pek çok mitolojik motif işlenirken, yapılan uyarılarla bugünün hikâyelerine de yer verilebilir. Davullar sustuktan sonra Ateş bey