Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İzmir Halleri-2

Ucuza yaşanabilir bu memlekette. Bir çay parasına yolculuk İzmir'in sığınaklarına. Yol parasını dert etmenize gerek yok. Yanınızda kitap taşıyınız, Kordonun denize dönen setlerine oturup ayaklarınızı denize sallayınız. Denizi seyredebilirsiniz bedavaya ama isterseniz Körfezin imbatına karşı kitabınızı da okuyabilirsiniz. Keyfi tarifsizdir. Burnunuzda iyot kokusu ve belki dünyaya açılan limanlara düş kuşlarınızı uçuruyorsunuzdur. İzmir sek haliyle çarpar insanı. Oluşundan ser-hoştur. Cebinizde değil kafanızda taşırsanız zenginliğinizi İzmir açar size kollarını. Basmahane'nin arka sokaklarında da dolaşın derim. Eski kahvelere gidin. Yakaladığınız hikayelerden renkli düğmeler dikin yeleklerinize. Sokaklarda dolaşan deliliğe vurmuş yalnızlara rastlarsanız, ellerinden tutun, çocuklarım diye sarılırlar size. Kaybediş öykülerini anlatırlar. Sonra eski ustaların bulunduğu bir dükkandan içeri girin. Eminim Anadolu'nun bilge insanlarıyla karşılaşırsınız. Size ağzınızı açık bırakac

İzmir Halleri-1

İzmir hallerinden bir gündü. Sonbaharın ıslak serinliğinin yeni başladığı günlerden biri olmalıydı. Basmahane tren garından başlayıp, Çankaya'dan dolanıp Sevgi Yolu'ndan Kıbrıs şehitlerine bağlandığım yolun sonu illaki Alsancak tren garının yaşlı çay ocağında çaylanıp durağa yollanmakla sonlanmıştı. Eskiden Ahmet'le buluşurduk tren garlarının çay ocaklarında. O okuldan yeni atılmış bir sinemacıydı. Sevdiği kıza mektuplar yazıp dershanenin kantininde onu bekleyen biri. Sonra sevgili oldular, Ahmet onu sinemaya davet etmek istiyor ama parası yok, öğretmenlerden gidip para toplardı. Sinemaya sevgili davet etme parası. Ben çay ısmarlardım sadece ve kelimelerin inanılmaz gücünden söz ederdik. Güzel Sanatlar Fakültesine gidip dramaturji sınavları hakkında bilgi almıştık bir zaman. O sınava girdi ve kazandı ama ne yazık ki okuyamadı. Ben ise sınavlara girecek cesareti bulamadım kendimde. Çünkü hayata bağlandığım, benim olan tek nokta yazmaktı. Bu riske atabileceğim ya da bir sı

Yolculuklar-1

Biz o gün  Aphrodisias Stadyumuna gidiyorduk. En büyük olimpiyatların meydanına. Kendi küçük dünyalarımızdan bir öğretmen bizi alıp çıkarmış bin yıllar öncesine bir seyahate götürüyordu. Yoksul çocuklardık, işçi çocuklarıydık ama iyi yürekli öğretmenlerimizin arasındaydık. Karacasu'nun Geyre mahallesinde bulunan tarih yolculuğumun ilk adımlarıydı diyebilirim. Şimdi niye dönüp o günü ve stadyumu tekrar hatırlıyorum ve bu konu hakkında yazmak istiyorum diye düşündüğümde, o tarihi arenadaki koşunun vermiş olduğu duyguyu not etmek istediğimi anladım. Bu yüzden gençliğimin başlarından bir yolculuğun hikayesini sunuyorum.  Adını aşk ve güzellik tanrıçası Afrodite'den alan bir Karia kenti olan Aphrodisias kentinin bu stadyumu gerçekten büyüleyici. Antik Yunan ve Roma dünyasının bir parçası olan bu stadyumda olimpiyat oyunları yapılırmış. Atletizm sporlarına uygun olarak inşa edilmiş olduğunu söylüyor araştırmacılar. Zaman zaman seçimlerinde yapıldığı bu stadyum çoğunlukla tanrılara

Ay Sokak

Yılankavi dolanan dar sokağın başlangıçından itibaren tek katlı veya iki katlı karşılıklı evlerin sıralandığı pencerelerden sıcacık komşuluk ışıkları sızıyordu. Arnavut kaldırımının geniş aralıklı taşlarının arasına topuklu ayakkabılarının topuklarını kaptırmadan yürüyebilmek büyük marifet isterdi. Eski Rum evlerinden birinde oturuyorduk o zamanlar. Dünyanın en sıcak komşusu Sevgi Teyzenin evinde. Duvarları taştan yapılmış oldukça kalın pencere pervazları olan bir evdi. Bahçeye açılan pencerenin önüne oturup mızıka çalmak en büyük keyfimdi. O küçüçük bahçede sokağın bütün çocuklarına yetecek kadar meyvesi olan kocaman bir erik ağacı vardı. Birde benim mızıkayla muhteşem görünüşüne fon oluşturduğum küçük şimşir. Sevgi teyze dünyaya annelik yapmak için gönderilmiş bir kadındı sanki. Kendisinin iki çocuğu vardı. Kızı benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Köyde yaşayan kız kardeşinin oğlunu da o okutuyordu. Onun öğretmen olmasında Sevgi teyzenin payı çok büyüktür. Birde karşı komşumu

Şiirlerimden-1

GECE Zihnimin kara sandığı Çer çöp tarihinin dişli çıkmazı para etmez biliyorum Lakin budur zihnimin arıza dumanı Bir hiçe atılan çizgiler Doğan çocukların şaşkın babaları gibi tütün üfürüyor anaları  ve  dünya kafalarının içinde ancak bir ya da bilmem kaç yudumun sonrasında dönüyor Sahiden dönüyor ama Aymışken duruyor dünya yolculuk aymazlığa